trouble Kelime Anlamı ve Kullanımı

    • f rahatsız etmek, tedirgin etmek, zahmet vermek, canını sıkmak; karıştırmak, altüst etmek, bulandırmak: sıkmak: başını ağrıtmak, eziyet vermek; zahmet etmek; üstünde durmak, dikkat etmek; üzülmek, te1aş1anmak Don't trouble yourself Zahmete girmeyin feel (veya) be troubled üzülmek, merak etmek Her deafness troubles her Sağırlığı canını sıkıyor May I trouble you for the salt? Tuzu verebilir misiniz ? Sorry to trouble you Size zahmet verdiğim için özür dilerim Size zahmet oldu The principal can't be troubled with a11 the petty problems Müdür ufak tefek meselelerle meşgul olamaz
    • i zahmet, sıkıntı, üzgü, üzüntü, ıstırap, dert, keder, belâ; sıkıntılı şey, mesele; rahatsızlık, hastalık ask for trouble bela aramak, bela satın almak digestive troubles sindirim bozukluğu, hazlmsızlık get into trouble belaya çatmak, başı belaya girmek in trouble başı belada; kdili evlenmeden gebe kalmış take trouble zahmete katlanmak, zahmet etmek: dikkat etmek Trouble in the neighboring country closed the border Komşu memlekette çıkan karışıklık sınırın kapanmasına sebep oldu trouble spot sıkıntı veren yer, sık sık arızalanan kısım What's the trouble? Ne var? Derdin ne? Mesele nedir?




online kişi ingilizce öğreniyor veya ingilizce kelime arıyor