take Kelime Anlamı ve Kullanımı
- f (took, taken) almak; götürmek; kapmak; yakalamak, gasp etmek; tuzağa düşürmek; kazanmak; seçmek; satın almak; kiralamak; olmak; abone olmak; çıkarmak; uğramak; karşılamak; farz etmek, saymak; anlamak, kavramak; yapmak; faydalanmak; ile gitmek; duymak, hissetmek; tutmak; da yanmak; (argo) aldatmak, kandırmak; kenetlenmek; sin çevirmek take aback şaşırtmak take a beating dayak yemek; bozguna uğramak take about gezdirmek take a bow tebrikleri kabul etmek take a breath nefes almak, dinlenmek take account of hesaba almak veya katmak take a chair oturmak take a course ders almak; den belirli bir yönde gitmek take a dare meydan okumaya aldırış etmemek; meydan okuyana karşı koymak take advantage of faydalanmak, istifade etmek; istismar etmek take affront alınmak, darılmak take after benzemek: yolunu tutmak, izinde yürümek take aim nişan almak take a joke şakadan anlamak, şakaya gelmek take alarm korkmak take along beraber götürmek take amiss yanlış anlamak; darılmak take an examination sınava girmek take apart ayırmak, koparmak; soruşturmak take a picture resim çekmek take a powder (argo) toz olmak, tüymek take arms silâha sarılmak take a shot nişan almak; resim çekmek take at one's word sözüne inanmak take away alıp götürmek take back geri almak take care dikkat etmek, ihtiyatlı davranmak take care of bakmak; rüşvet alarak halletmek; (argo) öldürmek take caution against bir şeye karşı tedbir almak take charge idaresini üzerine almak take counsel danışmak; ölçünmek take cover sığınmak take dictation dikte almak take down indirmek; sökmek, parçalara ayırmak; kibrini kırmak, alçaltmak; yazmak, kaydetmek, dikte almak take effect yürürlüğe girmek, muteber olmak; tesir etmek take fire tutuşmak, ateş almak, alevlenmek take for diye almak, sanmak, zannetmek take French leave izinsiz savuşmak take from almak; çıkarmak take from the table ertelenmiş bir tasarıyı yeniden ele almak take heart yüreklenmek, cesaret almak, kuvvet almak take heed kulak asmak, dinlemek, önem vermek take hold tutmak, ele geçirmek, işi yürütmek take in almak, içeriye almak; daraltmak; yelken sarmak; kapsamak; anlamak; kdili aldatmak, yutturmak; (ABD), kdili gezmek, görmek take in hand avuncunun içine almak, idaresini ele almak take into account hesaba katmak take into one's head tutturmak take in tow yedeğe almak; yol göstermek take in vain küfür etmek take issue with aksi tarafı tutmak take it anlamak; katlanmak, dayanmak take it easy işin kolayına bakmak, aldırmamak Take it easy ! Sakin ol ! take it hard çok etkilenmek take it on the chin yenilmek; dayanmak Take it or leave it ister al, ister alma take it out in para yerine kabul etmek (mal) take it out on (ABD), kdili öfkesini birisinden çıkarmak, çatmak, hırsını çıkarmak take kindly to hoşlanmak, hoşuna gitmek take leave ayrılmak, gitmek take lying down katlanmak, hazmetmek take measures tedbir almak Take my word for it Bana inanınız Sizi temin ederim take notice of dikkat etmek, farkına varmak, ehemmiyet vermek take oath yemin etmek, ant içmek take occasion fırsattan faydalanmak take off çıkarmak: kopya etmek; indirmek; ölümüne sebep olmak; kdili taklit etmek; (uçak) havalanmak; (ABD), kdili kalkmak take office göreve başlamak take on ele almak; üstüne almak; vazife vermek, işe almak; kdili sızlanmak take one's fancy hoşuna gitmek take one's life in one's hands kellesini koltuğuna almak take out çıkarmak; çıkartmak; götürmek, eşlik etmek take over teslim almak; idareyi elinde tutmak take pains with çok uğraşmak, didinmek take part katılmak, iştirak etmek take place vaki olmak, vuku bulmak take potluck Allah ne verdiyse beraber yemek take possession kullanmak, sahip çıkmak take pride gurur duymak take root kökleşmek, tutmak take shape şekil almak, teşekkül etmek take sick hastalanmak take sides taraf tutmak take steps tedbir almak take stock depo mevcudunu saymak, malın mevcudunu hesap etmek; hesaplamak take the chair başkan olmak take the field bir sahaya atılmak; savaşa başlamak take the stage dikkati üzerine çekmek take the veil rahibe olmak take the wind out of one's sails kdili öfkesini yatıştırmak, yelkenleri suya indirmek take time vakit almak, vakit istemek take to çare olarak kullanmak; alışmak; hoşlanmak take to heart etkilenmek take to one's heels tabanları kaldırmak, kaçmak take to task azarlamak, paylamak take up yukarı çekmek, kaldırmak; tutmak; üzerine almak, karışmak; poliçeyi ödemek; almak; kısaltmak; başlamak; ele almak; kabul etmek take up arms silâha sarılmak take up the gauntlet meydan okumasını kabul etmek take up with kdili arkadaşlık kur- mak take walks dolaşmak, gezmek, yürüyüşe çıkmak take water su almak (gemi) Take your time Acele etmeyin be taken with çok hoşuna gitmek He has been taken from us Onu ölüm bizden ayırdı I have taken your time Vaktinizi aldım Sizi meşgul ettim
- i alma, alış; tutma, tutuş; sin çekim; bir seferlik av miktarı; (ABD), kdili hasılat; (çalınan) parti; (İng) kiralanmış arazi; (ası) tutma; kavrama