rush Kelime Anlamı ve Kullanımı
- f koşmak, hızla yürümek, acele etmek; saldırmak; hızla akmak; düşüncesizce hamle yapmak; koşturmak, acele ettirmek; geriye atmak, püskürtmek; Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak; ABD üyeliğini göz önünde bulundurmak rush a bill through bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek rush into print kitap yayımlamaya veya gazeteye yazı koymaya acele etmek rush out of the room odadan fırlayıp çıkmak refuse to be rushed kendi ağır temposundan vazgeçmemek
- i koşma, acele etme; hücum, hamle, hız; hızlı hareket; üşüşme rush hour işin veya trafiğin en sıkışık olduğu zaman rush order acele sipariş in a rush meşgul
- i saz, hasırotu, kofa, bot Juncus; saz sapı; önemsiz şey, ıvır zıvır, fasa fiso rush'y s sazlık