THROW Kelime Anlamı ve Kullanımı
- f (threw, thrown) i atmak, fırlatmak; ipeği büküp ibrişim yapmak; düşürmek; giyivermek, arkaslna alıvermek; (hayvan) yavrulamak; (zar) atmak; mak kolu çevirerek açmak veya kapamak (makas); (güreşte) yere atmak, düşürmek; (çömlek) şekillendirmek; (argo) (parti) vermek, (ziyafet) çekmek; etkilenmesine sebep olmak; aniden yönünü değiştirmek; oy ver mek; i atış, atma; tehlikeye atılma; atlı; atım; mak makas kolunun açılıp kapandığı mesafe throw a game oyunda şike yapmak throw a kiss el ile öpücük göndermek throw a sop to önüne kemik atmak throw away atmak; vaz geçmek; kaçırmak; ziyan etmek throw away a line (tiyatro) duyulmayacak bir söz söylemek throw back ilerlemesini engellemek; atavizme dönmek throw cold water on ümidini kırmak throw dust in one's eyes aldatmak, gözünü görmez hale koymak throw in birbirine geçirmek; ilâve etmek, caba olarak ilâve etmek throw in one's lot with kaderleri bir olmak throw in one's teeth meydan okumak, hakaret etmek throw in the towel (argo) yenilgiyi kabullenmek throw light on ışık tutmak, aydınlatmak throw mud at çamur atmak throw off üstünden atmak; -den kurtulmak; saçmak, yaymak; çabucak yapıvermek; karıştırmak, yanlış yola yöneltmek; tavla oyununda pul almak throw one,s weight around kuvvetini hissettirmek throw oneself at one birinin dostluğunu veya teveccühünü kazanmaya çalışmak throw oneself into tamamen iştirak etmek throw oneself on güvenmek; za'fından faydalanmak throw open açmak; bütün engelleri ortadan kaldırmak throw out dışarı atmak; işinden atmak; laf atmak; ışık yaymak; altüst etmek throw over vaz geçmek, terketmek; devretmek throw overboard atmak, başından atmak, terketmek throw rug ufak halı parçası throw stones at (a person) (birine) taş atmak, laf atmak throw the book (argo) en ağır cezaya çarptırmak; paylamak throw the lock sürgülemek throw together yapıvermek; bir araya getirmek throw up yukarı atmak; kusmak; vaz geçmek; acele bina etmek, acele yığmak throw up a job iSten ayrılmak, işi bırakmak throw up a window pencere açmak throw up one's dinner (veya cookies) istifrağ etmek, kusmak throw up one's hands yenilgiyi kabullenmek, pes etmek throw up the sponge boksta yenildiğini kabul etmek, pes demek a stone's throw bir taş atımı The unannounced quiz threw me Habersiz yapılan imtihanda çuvalladım The snake throws its skin Yılan deri değiştirir She threw prudence to the wind and married the gypsy Kısmetini tepti ve çingeneyle evlendi The spoiled brat threw a tantrum Haylaz velet öfkeyle tepindi